Şehirler de insanlar gibi ruh ve mizaç sahibidir; çoğu şehir -kurucularının, ahalisinin ve onu yaşatan medeniyet değerlerinin tesiriyle- belli bir karakter ve kendine özgü bir ‘hava’ taşır.

Tanpınar’ın anlattığı “Beş Şehir”den biri olan Bursa da kendine has ruhu olan, kültür ve medeniyet tarihimizde eşsiz bir yer edinen, Osmanlı’nın ilk başkenti olma imtiyazını taşıyan, nadide şehirlerimizden biridir.

“Ben Bursa’yı yalnızca Bursalılara anlatıyor değilim. Yani bir mahallî duyarlılık çerçevesinde yaklaşmıyorum oraya. Benim Bursa’yı ele alış tarzım, Osmanlı’yı ele alış tarzıma benziyor. Nasıl Osmanlı sadece Osmanlı değilse, yani ‘Osmanlı’ dediğimiz şey nasıl 1299’da başlayıp 1922’de biten ve belli coğrafi koordinatlara yayılan bir ‘devlet’ veya örgütten ve zamanın akışı içinde mekândaki belli noktaları işgal etmiş bir serüvenden ibaret değilse, aynı şekilde ‘Bursa’ da zamanın ve mekânın belli noktalarına inhisar eden, onunla sınırlı ve tecrit edilmiş bir birim değildir.”

Bu satırların yazarı Mustafa Armağan, Bursa şehrini merkeze alarak aslında bizi biz yapan ruh köklerimizi ve medeniyet değerlerimizi metne aktarıyor. Yaptığı şey bir gezi kitabı yazmak değil, ‘Osmanlı’yı kuran şehir’ Bursa’nın tarih ve kültürümüz açısından ehemmiyetini anlatmak.

Yazarın usta kaleminden, her köşesi tarih ve medeniyet kokan Bursa'nın tarihî dokusunu, manevi havasını, kendine has mimarisini ve edebî eserlere nasıl aksettiğini keyifle okuyacaksınız.